30 Temmuz 2011 Cumartesi

TÜRKLER BUDİST OLURSA 3.BÖLÜM

TÜRKLER BUDİST OLURSA 

- BÖLÜM 3-





****


       Çigi Köpite seremonisi, Buda Türkleri için son derece önemli bir törendi. Çünkü, Kutsal Buda Antakyang’dan ayrılıktan sonra Şanling Urfan’a geçmiş ve orada Çigi Köpite yemiş, çok beğenmişti. Bu seremoniyi daha çok bayanlar devam ettirmekle beraber, evlilik törenlerinden önce kesinlikle yapılırdı. Çigi Köpite seremonisine  “şalvarono denilen kıyafetlerle katılım zorunluydu. Şalvarono,  siyah, kırmızı, mavi renklerde olur ve çiçek desenleriyle süslenirdi. Kültürel bir kadın giysisiydi. Düz hatlı, kolları bileklere doğru gidildikçe genişleyen şalvaronolar geniş bir kuşak ile belden bağlanırdı. Şalvaronosuz bu törenlere katılmak saygısızca bir davranış olacağı için asla kabul edilmezdi.


****

                                       *

     Köy Kahvesi, Antakyang’ın yerlilerinin uğrak yeriydi. Yerli halkın erkekleri burada buluşur, sohbet eder ve Buda hakkındaki kitapları okuyup değerlendirmelerde bulunurlardı. İki katlı bir binaydı. Bahçesine asma ağacıyla gölgelik yapılmıştı. Gölgeliğin tam ortasında küçük bir süs havuzu vardı. Masalar da havuzun kenarına sıralanmıştı.


    Mutluluktan uçarcasına içeri girmişti Battal Ga Ji. Öyle mutluydu ki üzerinden büyük bir yük kalkmıştı sanki. Kahveye girip oturanları selamladıktan ve tebrikleri kabul ettikten sonra Burkang’ın olduğu masaya doğru ilerledi ve Burkang’ın karşısındaki sandalyeye oturdu. Kabadayı Burkang, pek sevilmeyen bir karakterdi. Antakyang’da acımasızlığını ve kötü niyetliliğini ailesinin saygınlığıyla örtmeyi başarmış ve kabul görmüştü. 


-Abi sonunda hallettik şu işi, Buda ne muradın varsa versin, dedi Battal.
-Senin de kardaş senin de, diyerek o pis gülüşüyle gülüyordu Burkang, eliyle sıvazladığı ince bıyıklarıyla…


-Abi, bu kız biraz eğitilmemişe benziyor, sorun çıkarmaz değil mi?


-Ne sorunu, aptalın tekidir o.


-Ne bileyim sanki evlenmek istemiyor gibi bir hali vardı.


-Bal gibi evlenecek… Kural kuraldır… Ayjini de bağladık mı tamamdır, dedi Burkang.


-Annem ile babam o işi çoktan ayarlamıştır, diye cevap verdi Battal.


      Bu konuşmaların ardından Battal Ga Ji evine doğru yol almıştı. Biraz dinlenmek ve günün yorgunluğunu atmak istiyordu.



*

     Ayjin Hanım, tapınak kızlarının sorumlusuydu. Özellikle Ra Bi’yi kendi kızı gibi büyütmüştü. Battal Ga Ji’nin evlerini ziyaret edecek olması ve tören hazırlıklarının başlatılması gerekliliği ile Ayjin Hanım’ın isteksizliği birleşince ,Ayjin Hanım daha bir agresif olmuştu. Bir yandan misafirleri ağırlamak için ev düzenini sağlamakla uğraşırken bir yandan da kızları Merhin ve Perhin’i teselli etmekle meşgul oluyordu.


-Kele kızlar…Üzmeyin kendinizi böle üzmeyin….Bırakın ne halleri varsa görsünler…Size daha iyileri layık.Battal da kimmiş pehh…


      Merhin ve Perhin annelerinin bu sözlerinin beyhude olduğunu ve kendilerini avutmak için söylediklerini bilerek ağlamalarına devam ediyordu.


-Bana bakın, daha fazla ağlaycısanız alırım ayağımın altına sizi, o zaman görürsünüz günüzü. Hadi kalkın da yardım edin. Battal’ın anasından babası gelici. Babanız da birazdan burada olur.Hadi sızlanmayı bırakın artık!


     Merhin ve Perhin gözyaşlarını ağır hareketlerle silip, oturdukları yataklarından kalktılar. Yatağın hemen altındaki terliklerini giydikten sonra mutsuz hareketlerle üstlerini değiştirmeye başladılar.
Kapı tokmağının vurulmasıyla Perhin, merdivenlerden inip kapıya yöneldi:


-Kim o? Bu öyle bir isteksizlikle söylenmişti ki gelen misafire “gidin” diyordu sanki.


Perhin kapıyı açıp, misafirleri içeri davet ettikten sonra, ellerindeki çiçekleri ve pirinç keki sepetini aldı.


-Ay ne zahmet ettiniz! Şeref verdiniz efendim, dedi Ayjin Hanım.


    Ayjin Hanım öyle güzel gülüyordu ki kırmızı ruja belenmiş dudakları birbirinden olabildiğince uzaklaşıyordu. Gözleri bir kısılıyor, bir açılıyordu. Konuklarını oturttuktan sonra misk kolonyasından sunmak için masaya yöneldi. Masanın üzerindeki kolonyayı alırken pirinç kekini* gören Ayjin Hanım “ Ahhh! Pirinç keki yemez miyim ben sizi” diye içinden geçiriyordu. Kolonyayı da uzattıktan sonra misafirleriyle derin bir sohbete daldılar. Sohbette daha çok kızlarını öven Ayjin Hanım, Battal’ın yanlış tercihine dem vuruyordu. Merhin ve Perhin odaya girilen kapının hemen yanında ruhlarını kaybetmişler gibi oturuyor ve sahte gülücükler saçıyorlardı etrafa. Kısa bir süre sonra da Baş Rahip gelmişti. Baş Rahib’in de gelmesiyle asıl mevzuyu açan Battal’ın annesi son derece zarif ve kibar bir hanım efendiydi. Zayıf,kısa boylu ,beyaz tenliydi.Yaşına rağmen yüzünde bir hayat çizgisi bile yoktu.Battal Ga ji’nin annesi Hva Va Hanım:


-Değerli Rahip Efendi. Sizin de bildiğiniz üzere bir geleneği ve dini gerekliliği gerçekleştirmek üzere buradayız. Yine bildiğiniz gibi, yalnızlık Buda’ya mahsus. Buda’nın emri, kutsal dervişlerinin kavli ile değerli kızınız Ra Bi’i değerli oğlumuz Battal’a istiyoruz.


Baş Rahip Hüsjang Efendi:


-Hiç düşünmeye bile gerek yok efendim. Battal alnının teriyle hak etmiştir zaten. Geleneklere uyulmalı. Kemer kime konduysa seremoni ona yapılmalı.


Ayjin Hanım, isteksiz ve sahte gülücükle:


-Yapılmalı ya yapılmalı.Bunları söylerken de Ayjin Hanım içinden “ Ahh….Ahhh Ra Bi! Ne işin vardı orda ?” diyordu.

-Madem karar verildi yarın Çigi Köpite seremonisini yaparız o zaman, dedi Hva Va Hanım.



*


     Ayjin Hanım ve kızları seremoniyi tapınağın kabul evinde düzenleme kararı almışlardı. Antakyang Tapınağı Hajibi tepesinin eteğine yapılmıştı. Geniş bir avlusu ve bu avludan dışarıya açılan büyük bir kapısı vardı. Bu kapıdan Asing Irmağı’na yönelen bir de patika yol vardı. Yerli halkın kullanımı için yapılmış olsa da, diğer şehirlerden gelen hacıların ibadetlerini yapmaları için de kullanılıyordu. Evlilik, ölüm merasimleri, doğum kutlamaları bu tapınakta yapılırdı. Bu nedenle bu tapınak yıl boyunca insansız kalmazdı. Tapınağın her köşesinde Buda heykelcikleri vardı. Tapınağın asıl kısmında yani ibadetlerin yapıldığı kısımda ise altından yapılmış bir buda heykeli vardı ki en büyüğü de buydu zaten. İnsanlar bu büyük heykelin önünde ibadetlerini yapıyor ve ruhlarını kötülüklerden arındırmak için dua ediyorlardı.


        Ayjin Hanım ve kızları şalvaronolarını giydikten sonra kabul evine gitmek üzere yola koyulmuşlardı. Ayjin Hanım yolda ilerlerken komşularına da seslenerek topluca gitmeyi uygun görmüştü.


―Keleee Fat Miinnn… Kız yosma, kalk kalana kalk kal huuu! Kızları Merhin Perhin’e dönerek:


―Ay bu da kalkmaz ki Buda bilir bütün gece ne yapmıştır. 


Merhin ve Perhin’nin annelerinin bu sözleriyle gülüşmeleri arasında Pencereden başını uzatan dedikoducu Fat Min:


—Geldim geldim Buda bin vere seğe, ne bu çazgırlık gelom gelomm ,dur.


     Fat Min’in de şalvaronosunu giyinmiş bir şekilde aşağıya inmesiyle düğün ahalisi tapınak yolunu tutmuştu. Bu sırada her kapıdan bir bayan daha çıkıyor ve köyün dar sokaklarındaki düğün ahalisinin sayısı giderek artıyordu. Her bayan şalvaronolu ve her bayanın  da elinde büyük taneli, kahverengi tespihler vardı. Tapınağa yaklaştıkça bayanlar daha çok rahibeliğe bürünüyor ve buna uygun davranmaya başlıyordu.


     Battal Ga ji’nin ailesi daha önceden tapınağa gelmiş ve hazırlıklara başlamıştı. Ayjin Hanım ve kafilesinin de gelmesiyle birlikte seremoni başlamıştı artık. Ayjin Hanım evin tam ortasına iri cüssesiyle oturdu. Ayaklarını ayırdı. Çigiköpite tepsisini iki ayağının ortasına yerleştirdi. Malzemeleri de almasıyla birlikte çigi köpiteyi dualar eşliğinde yapmaya başlamıştı. Bu sırada diğer bayanlar, aralarında konuşuyor, bu konuşmalarla birlikte gülüşüyorlardı. Ayjin Hanım bu durumdan rahatsızlık duyarak:


—Bana bakın tüm rahibeliğimi bırakır kalkar yolarım sizi. Gülüp oynaşacağınıza seremoni duası okuyun!


    Bayanlar, seremoni duasının kim tarafından okunması gerektiği konusunda konuşurlarken, Fat Min’in de önerisiyle Ra Bi’nin okumasına karar verilmişti.


     Ra Bi, olan bitenlere anlam veremiyordu. Bir gün öncesine kadar aklının ucundan bile geçmeyen evlilik fikrinin kendi yaşamına uyarlanmasına hiç anlam veremiyordu. Belki de o ana kadar istemediği tek şeydi bu olanlar. Ağlamaktan gözleri şişmişti  ve tüm gece uyumadığı için de halsizdi. Hiç tanımadığı biriyle kendi rızası olmadan evlenecek olması onun için ölümden daha beter bir durumdu. Buda’ya verdiği yemini de cabasıydı.


     Ra Bi seremoni için zorla giydirilmişti. Kollarından tutan Merhin ve Perhin’in zorlamalarıyla salona girmişti. Seremoni duasını okuması için eline bir kâğıt tutuşturuldu. Ra Bi, isteksiz bakışlarla ve ne olup bittiğini anlamak istemiyormuşçasına etrafa bakıyordu. Sesini çıkaramamanın öfkesini içine bastırmıştı. Ve bu ruh halinin getirdiği ses tonuyla kâğıtta yazılanları okumaya başladı:



Ey Buda, kutsal Buda!
Varlığın hep yanımızda,
Evlilik çağına geldik,
Evleneceğiz huzurunda…


     Ra Bi daha fazla devam edemeyeceğini düşündü. Öfkesini daha fazla bastıramadı. Bu öfke gözyaşlarıyla dışa vurulmuştu. Misafirler şaşırmış bir ifadeyle Ra Bi’ye bakıyordu. Ra Bi ,hüngür hüngür ağlayarak dışarı çıkmıştı. Beyaz şalvaronosu bu kara bahtı daha fazla saklayamamıştı. Ra Bİ’nin odayı terk etmesiyle kadınların arasındaki konuşmalar artmış ve Ra Bi’nin bu hareketinin yarattığı memnuniyetsizlik başta Ayjin olmak üzere herkesin yüzüne yansımıştı.

-Yok anam yok,bu devrin kızları çığrından çıkık….
-Sorma kardeş…Zamane kızlarının saçlarını eskisi gibi kesmek lazım…Suç bizde….
-Bunu da görmeyiktim… Buda’nın evinde olacak şey mi bu…

     Ayjin Hanım: “ Ben sana gösteririm Ra Bi, görürsün sen!” diyerek içinden söylenirken bir yandan çigi köpiteyi yapmaya devam ediyordu. İnce bulgur, et, isot ve diğer malzemelerin karıştırılıp yoğrulmasıyla yapılan çigi köpitenin herkese sunulmasıyla tören bitmişti. Baş Rahip Hüsjang Efendi seremoni konuşmasını yapmış ve evliliği herkese ilan etmişti. Ra Bi, Battal’ın resmi eşi olmuştu artık. Ra Bi etrafını saran kara bulutlarla ve bindiği kara baht gemisiyle kendisini bekleyen geleceğine doğru ilerliyordu gözyaşlarıyla…






1 yorum:

Adsız dedi ki...

Antakyanglı genç arkadaşım, yazın çok çok güzel bir de şiveleri sesli duyabilsek ne harika olurdu...Çigi Köpite seromonilerinde görüşmek dileğiyle...
Günay

Sağır Olmayı Öğrenmek

Bireysel Yöneticilik Bireysel Psikoloji Dairesi Dairemiz tarafından kabul edilerek,Öğretim İşleri Dairesine tavsiye olarak iletilen &qu...