23 Temmuz 2011 Cumartesi

TÜRKLER BUDİST OLURSA 2.BÖLÜM

                     TÜRKLER BUDİST OLURSA 2.BÖLÜM



*****                                                            
      Asing Irmağı, Budist Türkleri tarafından kutsal kabul edilen bir akarsuydu. Libnin’den doğup, yılanı kıskandırır derecede kıvrımlar yaparak akan bu akarsu, geçtiği bölgeye can vermekle kalmaz, insanların ruhlarını da arındırırdı. Özellikle Antakyang, ruh arındırma merasimlerinin yapıldığı özel bir yerdi. Hac zamanı burada toplanan Budist Türkleri, Asing Irmağı kıyısında yıkanarak günahlarından arındıklarına inanırdı. Asing Irmağı onlar için bir mutluluk kaynağıydı.

*****

     Güreşlerin ardından, Battal Gaji için toplanan güzel kızlar, Battal Gaji’nin Merhin ve Perhin’den birini seçeceği düşüncesiyle üzülmeye başlamışlardı ki Battal Gaji biranda bu iki kıza sırtını dönerek, nehre doğru yürümeye başlamıştı. Ayjin Hanım, mutluluktan uçarken, bir anda yere çakılan ve vücudunun her parçası bir köşeye dağılan  ölü bir kuşu andırıyordu. Battal Ga Ji'nin her adımı Ayjin Hanım'ın suratına atılan bir tokattı sanki. Giderek sinirlenen Ayjin Hanım, bu duruma daha fazla dayanamamış ve içinden geçenleri sesli bir şekilde ifade etmeye başlamıştı.

     Battal Gaji’nin nehre doğru ilerlemesiyle nehirde kimi seçeceği sorusu herkesin zihnini meşgul ederken hiç beklemedikleri bir şeyle karşılaşmışlardı. Battal Gaji, kemerini nehirde yıkanan hacılara yardım etmekle görevli Ra Bi Kang’ın önüne bırakıvermişti. Bu durum şaşkın gözlerle olanları seyreden herkesi sinirlendirmeye yetmişti.

     Daha fazla dayanamayan Ayjin Hanım:

- Aaa… yok ayol!. Hacılığım kalmayacak buddah biddah. Zıkkımı çıkasıca… Gül gibi kızlarım durmuşken, bu sünepe tapınak hizmetçisi mi? Buda çarpacak bizleri. Nerde görülmüş meydan yiğitlerinin bir hizmetçiyi seçtikleri. Gayageum* bile dengi dengine çalar. Yok, anam yoook dünyanın çivisi çıkmış. Yörüyün kızlar hadi hadi!

     Ayjin Hanım sinirli bakışları ile Battal Gaji’ye bir “hıh…” çekip kızlarına yürüme komutu vermesiyle oradan ayrıldılar.

     Ra Bi Kang on sekiz yaşına yeni girmişti. Ay gibi parlayan güzel bir yüzü vardı. Gözleri, kömür siyahı; kaşları kömürle çizilmiş gibi gözleriyle uyum içindeydi. Çok fazla uzun boyu olmasa da, zayıf yapısıyla insanların gözlerine hitap edecek bir güzelliğe sahipti. Antakyang’a gelen hacılara severek yardım eden Ra Bi Kang, iyilik meleği olarak tanınırdı. Çalışkanlığını kötü niyetli bazı kişiler saflık olarak değerlendirse de, Ra Bi “iyi” olarak belirlediği her şeyi büyük bir mutlulukla yapar ve hayatta hiçbir kaybının olmadığını kabul ederdi. Gece gündüz bilmeden çalışırdı, Ra Bi. Kendini tamamı ile tapınağa adayan Ra Bi evlenmemek üzere de Buda’ya söz vermişti.

     Ra Bi Kang olan biten her şeyden habersizdi. Önünde oturan, Hintli yaşlı teyzeyi yıkamakla meşguldü. Sıcağın altında yüzünden akan terler, nehrin kumlanmış suyuna karışan saçları ile acınacak bir hali vardı. Bu sırada Ra Bi Kang, önüne bırakılan kemeri görmüş ve şaşırmştı:

— Buda’nın selameti üzerinize olsun.

     Atmosfer Ra Bi’nin olan bitenden habersizce söylediği bu sözle bozulmuştu.
    Eş seçim gününü unuttuğunun farkına varan Ra Bi geç de olsa olan biteni anlamıştı.

Battal Gaji’e dönerek kısık sesle:

—Ne yapıyorsun sen? , dedi ve devam etti:
—Al şunu!

—Neyi alayım? 

—Al dedimmm. 

     Rabi Kang, bu konuşmalar sırasında her ne kadar hayatı kararmış gibi hissetse de yalancı gülücüklerle etrafı selamlıyor ve Battal Gaji’yi ikna etmeye çalışıyordu.

—Al şunu lütfen!

—Neyi alayım?

    Bu sohbetinin böyle devam edemeyeceğini anlayan Ra Bi nehir kenarındaki eşyalarını toparladıktan sonra hızlı adımlarla tapınağa doğru yürümeye başladı. Meydandan geçerken kızların ve annelerinin söylentilerini duydukça kızarıyor, sinirleniyordu.

   Dağın eteğindeki kutsal Antakyang Tapınağı’nın avlusundan geçen Ra Bi tapınağın kızlar yurdundaki odasına girmiş ve ağlamaya başlamıştı. Battal Ga Ji ise Ra Bi’nin tapınak yurduna girmesiyle oradan ayrılmıştı.

   Zavallı Ra Bi, gözyaşlarına boğulmuş bir şekilde yer yatağına uzanmış ağlıyordu. Bu sırada içeri arkadaşları Zer Rin A ve Yas Min girmişti.

-Ra Bi’nin yerinde olmak istiyorummm…Ra Bi, ne kadar şanslısın!Battal Gaji ile evlenecek ben olmalıydım , dedi Zer Rin A.

Bunun üzerine Yas Min:

-İçinizde en güzelin ben olduğumu unutmuş olmalısın Zer Rin, dedi ve Ra Bi’ye yönelerek:

-Ra Bi ağlamayı kes! Neden senden daha güzelken, senden daha şanslı olamıyorum. Buda’ya karşı ne günah işlediysem! Battal Gaji ile evlenecek ben olmalıydım. Senin deli olduğunu biliyoruz da bu kadarı biraz fazla değil mi? Battal Gaji seni seçti kızımmm… Bunun bile farkında değilsin!

-Kesinlikle doğru söylüyorsun Yas Min. Senin daha güzel olduğunu iddia etmen hariç tüm söylediklerin doğru. Kalk da düğün hazırlıklarına başla bir an evvel! , dedi Zer Rin A.

    Ra Bi, gözyaşlarını elinin tersiyle silmeye çalıştı.

-Kardeşlerim evlenmemek üzere Buda’ya yemin ettim, söz verdim. Nasıl olur da evlenirim? Hem de hiç tanımadığım biriyle… Ölsem daha iyi değil mi?

   Bu sırada koridordan Ayjin Hanım’ın sesleri geliyordu. Kızları dururken Ra Bi’nin seçilmesi yetmezmiş gibi,Ra Bi’nin kemeri yerden almaması anlaşılan Ayjin Hanımı pek sinirlendirmişti.

-Nerde o?Nerde o yabanın yosması, zıkkımı çıkasıca kız… Ne işi vardı onun o saatte ordaaa?

    Ayjin Hanım Ra Bi’nin bulunduğu odanın kapısını sertçe açtı. Eşiklikteki yükseklikten eteğini kaldırıp, davul gibi şişmiş kocaman ayağını içeri atmasıyla gergin ifadesi, içerideki kızları korkutmaya yetmişti. Ayjin Hanım’ın yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Yüzünden tamlayan terler ve korkunç cüssesi cabasıydı.

-Buldum seni, kele bezzaka yalayasıca… Sana mı kaldı, nehir de o saatte ulukları yıkamak? Haa… Ne işin vardı orda? Şu sıfata hele! Aman budam hacılığım bacılığım gidici. Kele o kemeri niye almadın? Onu söle hele… Neyine güvendinnnn? Tapınağı rezil ettin! Yiğitler yiğidi önüne kemer atıcı da sen almaycın! Neyine güvendin! Güzel olsan içim yanmaz…

-Hanımım, Buda’ya yeminim var, sözüm var nasıl evlenirim, dedi Ra Bi.
-Sus! Buda çarpa seni, Buddahh! Bir de cevap veriyor. Benim gül gibi kızlarım durmuşken. Şu sıfata bak buddammm!

    Söylene söylene odadan çıkan Ayjin Hanım’ın ardından Ra Bi ağlamaya devam etti. O gün de hiç uyumadan Buda’ya dua etti… Bu evlilik olmamalıydı.
*
    Battal Gaji,çok beklemeden ayrıldığı Antakyang Tapınağı’ndan,köy kahvesine doğru yürümeye başladı.Islık çalarak yoluna devam ediyordu…Bu sırada onu gören kızlar fısıldaşıyor,tebessümleriyle Battal Ga Ji'yi selamlıyorlardı.Battal Ga Ji sevinçten bazen koşuyor,bazen yerdeki taşı top yapıp ardından bu topa vuruyor,bazen de uzun boyuyla zıplayıp yolunun üzerindeki tabelalara dokunuyordu.Antakyang’ın tarihi evlerinin yer aldığı bu dar sokaklarda Battal Ga Ji’nin mutluluk şarkıları yankılanıyordu bazen de…Battal Ga Ji’nin mutlu mutlu attığı bu adımlar, Ra Bi’nin diyarına doğru yönelen kara bulutları hızlandırıyordu…


*Gayageum:Geleneksel Kore çalgısı.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Gayageumlar hep mutluluğun için çalsın yazılarını yazdıkça bir yandan TRT radyonun hopörlöründen
Gayageum tınılarıyla Kore müzikleri kulağına dokunsun Battal Ga ji ve Anjin Hanım bir köşede Türk Kahvelerini yudumlarken nasıl Budist olduklarını düşünedurup sessiz sessiz otursunlar..
Yazı dizin bir harika.. zeka ürünü Yazıların devamı gelsin artık!
Günay

Sağır Olmayı Öğrenmek

Bireysel Yöneticilik Bireysel Psikoloji Dairesi Dairemiz tarafından kabul edilerek,Öğretim İşleri Dairesine tavsiye olarak iletilen &qu...