16 Temmuz 2011 Cumartesi

TÜRKLER BUDİST OLURSA 1.BÖLÜM


TÜRKLER BUDİST OLURSA

              
                                           *



Anadolu’nun Budizm’in ahengiyle coştuğu zamanda
Hocaların rahiplere döndüğü anda
Beş kolun, bir benin kutsal sayıldığında
Anadolu’da bir köy var uzakta



      Buda’nın heykelleri ile bezenmiş, tapınaklarla taçlandırılmış, erlerin meydan bulduğu, meydanda da eş bulduğu o köy Antakyang’dır.Antakyang,Budizm Anadolusu’nun en kutsal şehridir. Kutsal Buda, bu topraklardan geçmiş, Asing Irmağı’nda yıkanmış, defnang sabununu kullanmıştır. O gündür bu gündür Buda’dan ayrı kalan Asing Irmağı asileşmiş, defnang ağacı kendini yalnızlıkla cezalandırmıştır. Defnang ağaçları yalnızlık ve hüznün simgesi, Asing Irmağı da hırçınlığın simgesi oluvermiştir.

     Asing Irmağı’nda yıkanmak için Anadolu’nun her köşesinden milyonlarca Türk buraya akın eder ve defnang sabunuyla yıkanıp burada hacı olurmuş. Yıkanma ve arınma törenleri; karıncanın çalıştığı, ağustos böceğinin öttüğü dönemde olurmuş. Bu törenler tüm Anadolu insanını bir araya getirmesi nedeniyle bir hayli önemliymiş. İnsanlar bu törenlerle hem eğlenir, hem ruhlarını arındırırlarmış. Beden ve ruhlarını arındıran Buda Türkleri güreşler yapar, cirit atar, at binermiş. Bu yarışmalara katılanlar arındıklarını ve yeniden güçlü bir şekilde dünyaya geldiklerini kanıtlamaya çalışırlarmış.




                         Bölüm 1


                                                       
                                         *


Güreşler ola hayır ola
Budamıza armağan ola
Geldik yine Antakyang’a
Huzurunda yarışlar ola



      Antakyang Tapınağı’nın Başrahibi’nin bu dörtlüğü ile başladı güreşler.Yarışları izlemek için evlerinden ayrılan Başrahip Hüsjang Efendi’nin kızlarının güzelliği dillere destan, destanlara da konu olmuştu. Hüsjang Efendi’nin Hanımı ise destan olan dilleri kesen, konu olan destanları bölen Ayjin Hanım’dı. Ayjin Hanım ve kızları buğday çuvalı gibi saman rengi kıyafetlerine bürünmüş, ellerinde tespih ile hac ibadetlerini yapmış, evlerinde biraz dinlendikten sonra yarışları izlemek üzere köyün dar sokaklarından ilerliyorlardı. Kızları Perhin ve Merhin etraftaki erkeklere göz kırparak, yüz vererek ilerlerken anne, Ayjin hanım “Budanın merhameti, Budanın merhameti “ diye söylenerek ilerliyordu. Köyün içindeki hacılar kahvesinin önünden geçerken pos bıyıklı, üzerinde buğday çuvalı saman renkli hac kıyafetini giymiş, elinde tespihiyle duvara yaslanmış kabadayı Burkang, gelen Perhin ve Merhini süzüyordu. Eliyle sıvazladığı bıyığının telleri yerine oturunca Burkang;gelen Perhin ve Merhine:“yavrulara bak bee, off!” diye laf attı. Perhin ve Merhin durumdan çok memnun bir şekilde işveli işveli ilerlerken bunu duyan Ayjin Hanım pek sinirlenmişti. Burkang’ın üzerine hışımla ilerleyerek:

Buda’nın Merhameti! Buda’nın merhameti! Ulan sen hiç mi utanmazsın! Buda, bin bele vere seğe, zıkkımı çıkasıca! , dedi ve Burkang’a doğru “tüü…”  diyerek tükürdü. Sonra kızlara dönüp:

Yörüyün kele! dedi ve yollarına devam ettiler.

      Köyün ortasındaki geniş düzlük o kadar kalabalıktı ki Ayjin Hanım ve kızları meydanı görebilecek bir yeri bulmakta zorlandılar. Ayjin Hanım’ın cüssesi kalabalıkları yarıp geçme işini çok iyi görmüştü. “Oh be! Sonunda geldik. Oturun kele” diye yanındaki yeri işaret eden Ayjin Hanım’ın bu emriyle kızları Perhin ve Merhin oturdular. Bir hayli heyecanlanmışlardı. Güreşe, yenilmez pehlivan Battal Gaji çıkacaktı. Battal Gaji, iri cüssesi ve erkeksi yapısıyla tüm kızların hayallerini süsleyen bir güreşçiydi.



Buda’nın izniyle çıktılar meydane
Her biri birbirinden merdane
Kazanan seçer kendine bir meyhane
Evine götürür bir zevcane



        Güreşler başlamıştı artık. Bir tarafta Battal Gaji, diğer tarafta ise Çin eyaleti Hunan’dan gelen Çan Çin Çon vardı. İki erin meydana çıkması ile Perhin ve Merhin heyecanlanmıştı. Evlilik hayali kuran bu iki genç kız için yarış son derece önemliydi. Heyecanları ifadelerine yansıyan Merhin ve Perhin’in bu halini gören anaları Ayjin sinirlenmişti:

Buda’nın merhameti! Buda’nın merhameti! Buda yarattı demem alırım ayağımın altına hıı!  

     Ayjin Hanım’ın kızlarına çektiği bu fırça sırasındaki gözlerinden çıkan alevler, erleri meydanda görmesiyle bir anda değişmişti. Evli olmasına rağmen gözlerinin bayram etmesi için fırsattı bu, Ayjin Hanım için. Merhin ve Perhin’nin durumları ise annelerinden farksızdı. Heyecanla Battal Gaji’nin kazanmasını bekliyorlardı. Zira ertesi gün onun kemer attığı kız olmak istiyorlardı. Binlerce kızın istediği gibi. Güreş tüm heyecanı ile devam ederken, Çan Çin Çon mağlup olmuş ve Battal Gaji, rakibini yenerek birinci olmuştu. Cazgır, tüm heyecanı ile sesinin varacağı son noktasına kadar bağırarak:


Duymadık demeyin hacılar
Yarın seçim meydanında
Toplansın güzel bacılar
Seçsin sizi pehlivanlar


      Evet, kazanan belli olmuştu artık. Evlenecek kızlar meydandan ayrılırken, Battal Gaji’nin kendilerini seçme ümidiyle hayal dünyalarında geziniyorlardı. Merhin ve Perhin de hayal dünyalarında gezinmeye başlamıştı. Anneleri Ayjin Hanım bile tüm rahibe tavırlarına rağmen kızlarının bu hayallerinin farkına varmış, sanki kendi evlenecekmiş gibi heyecanlanmıştı:

―Buda’nın merhameti! Buda’nın merhameti! Kele yosmalar! Yarın için iyi hazırlanın ha! Bu fırsat ele geçmez bir daha.
      
      Merhin ve Perhin destan sayfasını yeniden açmak için eve gider gitmez hazırlıklara başlamışlardı. Merhin ve Perhin için hiçbir konuda anlaşmazlık olmayacaktı. Battal Gaji kimi seçerse seçsin saygı duyacaklardı birbirlerine. Merhin ve Perhin’in bu anlaşması, heyecanlarını ve isteklerini elbette örtmemişti.


       Güneşin doğmasıyla yataklarından kalkan köydeki tüm kızlar hemen giyinip kuşanmaya süslenmeye başlamışlardı. Pehlivan Battal Gaji’nin dikkatini çekebilmek için her şeyi yapmayı göze almışlardı. Meydana gitmeden önce, köydeki tüm kızlar, hacılar, bacılar önce dilek ağacına gidecekler ve dilek tutacaklardı. Her zamanki gibi önde Ayjin Hanım arkasında kızları Merhin ve Perhin tüm alımlı tavırlarıyla dilek ağacına doğru yola çıktılar. Dilek ağacı köyün hemen yanı başında uzanan ve kutsal köyü koruduğuna inanılan Hajibi Tepesi’ndeydi. Bu tepe, çoğu Budist Türkü tarafından Buda’nın sırtı olarak kabul edilmişti. Tepeyi aşarken cüssesini kaldırmakta zorlanan Ayjin Hanım’ın iniltileri onu görenleri, hatta görmeyip duyanları bile güldürmekteydi.

― Öldüm Annam, bu ağacı dikecek başka yer bulamadılar mı, öldüm buddah biiddah, öldümmm.

      Ayjin Hanım’ın yüzünden akan terler ve nefes nefese kalmış hali sonunda bitmişti. Ağacın önüne gelmişlerdir artık. Elini beline doğru götürdü, derin bir iç çekerek ağaca baktı:” Oh be sonunda geldik” diyerek kızlara:

― Haydiyin kele gidin, ne dileyciseniz dileyin, dedi.

    Hep beraber ağaca doğru giden Merhin ve Perhin ceplerinden çıkardıkları kırmızı kumaş parçasını ağacın dalına dilek dileyerek bağlamaya koyuldular. Bu sırada Ayjin Hanım, ağacı süzüyordu. O da ne? Ayjin Hanım ağaca bağlanmış kırmızı bayan iç çamaşırını görmüştü ve o anda küplere bindi.

―Aaaa… Aman Budammmm yandımmm! Bu da mı gelecekti başımıza? dedi.

     Bu sırada olayı anlamayan ve kendi halinde olan, yanda dilek dileyip dua eden zayıf, yaşlı bir kadın Ayjin hanıma dönerek:

― Gelecek ya gelecek Buda gelecek. Kutsal Budamız gelecek tabi.

    Ayjin hanım zaten küplere binmişti:

― Bu da lafı nasıl anlıyorsa! Bütün deliler beni bulur zaten… Kele bacım haydi kumaş bağlanır da don da bağlanır mı? Nerde kaldı edep haysiyet? Çarpılacaz buddah biddah.

Yaşlı kadın:

-Buda lafı çok iyi anlar, ondan daha iyi anlayan olur mu hiç?

Ayjin Hanım:

-Yok, anam, yok! Dünyanın boynuzu çıkmış! Kele haydiyin, astıysanız gidek! Kafayı üşütücüm yoksa burda.
    
     Merhin ve Perhin kutsal ağaca kumaş parçasını bağlayıp dua ettikten sonra köy meydanına gitmek üzere yürümeye başlamışlardı. Bu sırada inişin daha kolay olacağını düşünen Ayjin Hanım, biraz olsun yatışmıştı. Meydan dünkü kadar olmasa da kalabalıktı. Aday olan kızlar için önceden oturulacak yerler, düzenli bir şekilde hazırlanmıştı. Merhin ve Perhin boş olan yere hemen oturdular. Birazdan Battal Gaji’nin gelecek olması onu bekleyen kızları heyecanlandırıyordu.

  
      Battal Gaji tüm haşmetiyle kızların toplandığı alana gelmişti. Artık, o da sınır savaşlarından yorgun düşmüştü. Gelecekte mutlu bir yuva kurmak, çoluk çocuğa karışmak amacıyla bir kız seçmek zorundaydı. Kızların arasında yürümeye başladı. Beline bağlanmış olan altın kemerin ışıltısı Battal Gaji’yi kızların gözünde biraz daha yüceltiyordu. Battal Gaji, Merhin ve Perhin’in tam önünden geçerken bir anda duruverdi. Herkesin şaşkın bakışları bir anda Merhin ve Perhin’e yönelmişti. Acaba Battal Gaji,Merhin ve Perhin’den birini mi seçecekti? Battal Gaji, elini beline götürdü ve kemeri çıkarmaya başladı. Artık diğer kızların umudu kalmamıştı.
   

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Battal Gaji'nin haşmeti üzerimize olmasın aman! Merhin'le Perhin'in dilekleri tiz gerçekleşsin!

Dizinin sonunu merak ediyoruzzzz çabuk çabuk yazzzzzzzz....
Günay

Sağır Olmayı Öğrenmek

Bireysel Yöneticilik Bireysel Psikoloji Dairesi Dairemiz tarafından kabul edilerek,Öğretim İşleri Dairesine tavsiye olarak iletilen &qu...